SOI

SOI küçük bir işletme. Nihal Aydın 53 yaşında bir halkla ilişkiler öğrencisi. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek başlıyor sohbete. Öğrenmeye ve el becerilerine olan merakı neticesinde çeşitli eğitimler ve kurslar alarak kendini geliştirmiş. Keçe, deri gibi çeşitli dallarda eğitimler almayı tercih etmiş. Anne ve baba’dan gelen el yatkınlıkları ve görgü ve sevgileri de var.

SOI geniş ürün yelpazesi ile yetenekli kadınların emeklerini sergiliyor.

Bir dönem evden üretip İnstagram üzerinden paylaşıyorlarmış. Sonrasında eve sığamaz olmuşlar. İki kardeş bir dükkan açarak evden dışarıya taşmışlar. SOI dükkanı Moda’da değil, komşu semt Yeldeğirmeni’nde. Karakolhane Caddesi, Duatepe Sokak 2/B adresinde. SOI Nihal hanımın kızının instagramda kurduğu bir hesap ile başladı. Üç kardeşler. İkisi el birliği ile üretim yaparken üçüncü kardeş de uzaktan uzaktan tasarımlarıyla destek oluyor.

Dünkü yazımızda geçen Dr. Plastic Surgery (Dr. Plastikhane) röportajımız öncesinde komşu semt ziyaretimizde tanıştığımız bir mekan. Nihal hanım ve kardeşlerinin amaçları para kazanmak değil. Sevdikleri el işlerini yaparken, bunları isteyen kişilere ulaştırmak ve üretimlerini destekleyecek kadar gelir elde etmek. Sunmak ve paylaşmak.

SOI adı nereden geliyor?

SOI adının nereden geldiğini merak ediyoruz, yabancı bir marka izlenimi veriyor. Soyadlarından geliyormuş, “Eyisoy” isminden türemiş. Ama “Sade olan iyidir” mottosu ile de pekiştirmişler. Genelde ürünleri sade tasarımlardan oluşuyor. Şimdi bazen sadenin dışına da çıkıyorlarmış. O zaman da “Sade olmasa da iyidir” diyorlar. Yaklaşımları ve sohbetleri hep pozitif. SOI dükkanını ve yaptıkları ürünleri sevdikleri sohbet sırasında kolayca anlaşılıyor.

Nihal Hanım 1994 senesinden beri Kadıköy’de yaşıyor. 15 yıl Moda’da oturmuş, şimdi de SOI’ye yürüme mesafesinde Acıbadem semtinde oturuyor. Kardeşi de Adapazarı’nda oturuyor, ama İstanbul’a çok sık geliyor. Hatta kurslara birlikte katılmışlar ve her hafta dersler için İstanbul’a gelmiş Nurhan hanım.

Örgü yapmayı çok seviyorlar. Şapka ve Bere üretimlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. KAdınların yaz kış kullandıkları bir aksesuar olması nedeni ile de çok tercih edildiğini söylüyorlar. Örgü dışında da keçe ürünleri var. Lif lif olan yün/keçe materyali sererek kumaş benzeri hale getiriyorlar. Bu bağlamda keçeleri de kendileri üretiyorlar diyebiliriz. Bu materyal Islak keçe diye geçiyor, sentetik malzeme değil, geleneksel yöntemle elde yapıyorlar. Bununla fötr şapkalar, telefon ve tablet kılıfları yapıyorlar. Bu sohbet sırasında keçe malzemenin radyasyon geçirmediğini de öğreniyoruz.

Burayı açınca el sanatları üreten arkadaşlarının ürünlerini de sergilemeye başlamışlar. Herkesin ilgisinin ve becerisinin farklı alanlarda olduğunu, bu nedenle arkadaşlarına da memnuniyetle yer verdiklerini söylüyorlar. Yastıklar, kıyafetler, oyuncaklar hatta özel taleplerle üretilen ürünler de var. Mesela bir Yeşilaycı olarak hiç istemese de bir tütünlük üretmiş talep üzerine.

SOI bazı dernek ve üreticiler için tasarım yapıp, prototipler de üretiyor. Seri üretim yapmıyorlar.

Yeldeğirmeni sakini olmak

Yeldeğirmeni semtinde de son dönem bir değişim var. Moda ile çizgileri yaklaştı. Genç nüfus ağırlık kazanırken kafeler de arttı. Bu semtte olmaktan mutlular. Bu değişime rağmen mahalle kültürünü yitirmediğini, insanlarının güleryüzlü olduğunu söylüyor Nihal Hanım. Semt içi iletişim için Whatsapp grupları bile varmış.

Yeldeğirmeni de kedileri ile bütünleşmiş. Halkın sokak hayvanlarına baktığını, onları koruduğunu söylüyor. Tam bu sırada bir sokak kedisi dükkandan içeri giriyor. SOI mahalle kedileri için bir nevi ev gibi, rahatça girip gezip tekrar sokağa çıkabiliyorlar. Özellikle hasta kediler bir anda gelip Nihal Hanımı buluyorlarmış. Herhalde biribirleri ile iletişime geçip beni tarif ediyorlar diyor, gülüyoruz. Benim de Moda’da martılar ile benzer hikayelerim var, biribirimizi iyi anlıyoruz.

Diğer kardeş Nurhan Açıldı, Adapazarı’nda üretip toparlayıp getiriyor ürünlerini. Nihal hanım söze giriyor, ikiz gibiyiz, ömür boyu hep birlikte yaptık bir çok şeyi diyor. Hep biribirlerini desteklemiş, biribirlerine katkı olacak şeyler yapmışlar. Buna çocukları da katılmış, üç tane bilgisayar mühendisi ve bir tane de web tasarımcısı var ailede. Sosyal medya ve iletişim konusunda da onlar destek oluyorlar.

Dükkanda bir de hocaları ile tanışıyoruz. Emel Oğuz da beden eğitimi öğretmenliği yapmış uzun süre. Sonra bir kursa başlayıp keçe ile tanışmış. Çok sevdiği bu malzeme üzerine ustalık eğitimi alıp Sabancı Olgunlaşma Enstitüsünde eğitmenlik yapmaya başlamış. Nihal ve Nurhan hanımla orada tanışmış ve o günden sonra kopamamışlar. Emel Hoca da 1987’de Yeldeğirmeni’nde oturmuş. O dönemlerde geç saatte sokağa pek rahat çıkılmazdı, son dönemde çok entellektüel bir nüfusa kavuştu diyor.

İstanbul’a geldiği dönemde Kız Lisesinde belletmenlik yaptığını, o dönem Moda burnunda ahşap soyunma kabinlerinin hala durduğunu söylüyor. Moda’lı yaşlı teyzelerin eski Türk filmlerindeki gibi çiçekli boneler ve mayolarla oradan denize girdiklerini hatırlıyor. Emel Hoca Moda’da yaşıyor ve HES kodu ile kontrol ettiği küçük workshoplar yapıyor. Bir gün de ona konuk olmak üzere sözleşiyoruz.

SOI ve gelecek planları

SOI ve üretim

Nihal Hanım SOI’de de eğitimler vermeyi istediklerini, ama pandemi ile askıya aldıklarını söylüyor. Bu amaçla büyük bir masa da almışlar, Nisan ayında en azından iki kişilik küçük eğitimler yapabilmeyi umuyorlar. Dükkanı büyütmeyi, daha büyük workshoplar yapabilmeyi de istiyorlar. Uzun vadede çeşitli festivaller ve etkinliklerde yer alıp ürünlerini paylaşmak da istiyorlar.

About Author /

Start typing and press Enter to search